24 Kasım 2009 Salı

Gitmek

"Gitmek: Benim Marlon ve Brandom" filminin frangmanından:


Ey sevgili...
Seni sevmekten ve düşlemekten asla vazgeçmedim.
Sen benim Diego Riveram'sın
Yıldızlarsın sen
Ay ve bulutlar
Haberlerdeki f16'lar
Kırmızı yatağımdaki o koca bedensin.
Çekmecemdeki son sigara
Beni sarmalayan o koca kadife yeşil ceketsin.
Bir kuş misali uçarak gitmek istediğim adamsın.
İran'sın Suriye'sin.
Habur'da nöbet tutan askercik.
Mezepotamya'daki en vahşi kıpkırmızı gelincik.
Üzerine yattığım uçsuz bucaksız boz bir vadisin.
Marlon ve Brando'msun.
Küvetimde yatan şişman bir melek.
Sevincim, acılarım, tüm arzularım.
Tiyatrodaki İstiklal Caddesi'ndeki eşim.
Gabriel Garcia Marquez'in son mektubusun.
Ve ben de o Zorba'daki her tarafından şehvet fışkıran
O şişman kadınım...

Kim uçurdu acaba kafamı?
Ben kafam olmadanda yaşarım.
Çünkü elim kolum bacaklarım var sana ulaşmak için
Ve birde bir el bombası gibi fırlatıp
Tüm kahrolası sınırları havaya uçuracak bir kalbim...

23 Kasım 2009 Pazartesi

Sonraki Adımdan İki Önce

Tehlike sessizce ve kimseye fark ettirmeden, arkadan vurmaya niyetli geliyor. Dünya kendi güzelliklerinin, mutluluklarının peşinde pervane iken kimse göremiyor peşinden olacakları. Önümüz kış ve ben biliyorum ki, bu kış aşırı soğuk olacak. Üstelik hiç olmaması gerektiği halde. Felaket hiç umulmadık bir sükunet ile aramıza karışıyor ki, tek şahidi şu yirmi beş yılımda kısır döngüseli olarak yine benim.

Bütün hikayelerin başına dönmek hiç bu kadar uzun zaman içerisinde gerçekleşmemişti. Bir olay olurdu. Sancırdı dört bir taraf. Eskiden bizim Teoman’larımız, Şebnem’lerimiz vardı ki, çabuk geçerdi sıkıntılar. Sadece birkaç gün içerisinde tekrar… Ve sürekliliklerle uzayıp giderdi ömrümün kimine göre anlatmaya değmez zamanlarının parşömenleri. Şimdi sorsam kendime, desem neler oldu, bir cevabım yok. Çünkü kendimi orta yerinde barındırabildiğim, ana karakteri olabildiğim bir hikayem yok. Hep başkalarının mavi geceli masallarında figürasyonda rol almışım meğer. Kendime dair anlattıklarım da zaten tek tük. Onlar ki, meraklı çocuklara seri hikayeler olmuş ömrüm boyunca.

Günüme gömülmüş bir sürü olan bitenim var. Geçmişte teğetlerinde durduğum bir sürü başkasının hayatı ve bana verdiği birçok şey ile ben yine aynı maceraları, bu kez karakterleri değişik ve mekanları başka olarak yaşıyorum. Birileri yine birilerine dedikodu üretiyor. Başka birileri sadece insan ilişkileri içinde mutlu mesut geçinip gidiyor ve diğer kişilerde tüm bunların hayatından nemalanıp kendilerine pay çıkarıyor. Yani olanların hepsi ucuz yollu kadın programlarının basit senaryolarından farksız. Kurgu belli, senaryo belli, yönetmen belli… Ben neredeyim peki? Bir bileniniz var mı?

Ben bir gün bir kafe köşesinde elimde kalem altında zevkten kudurmuş bir tutam kağıt dünyamı anlamlı kılmaya çalışırken rastlantı sonucu insanların günlük yaşantılarını öğrenen sabi yalnızım. Ben bir akşam evimde oturmuş kitap okurken daha önce hayatını yalan yanlış öğrendiklerim tarafından sokaklara sahip çıkmaya davet edilmiş bir garibim. Ben bütün her şeyin farkında üçüncü şahıslardan yorumları ve eleştirileri dinleyip susan ve sessizliğini bozmayan o ucube eziğim. Bu sayede kimsenin görmediğini görenim ben. Duyulmayanı duyan. Ve bu iki özelliğe rağmen geleceğe olumlu bir yönde şekil veremeyen… Ama biliyorum ve bu kez üstü kapalı da olsa uyarıyorum! Tehlike yakında!.. Ve bu kış çok soğuk geçecek!..

Kimsenin hayatına müdahale etme hakkım yok. Denesem bile dinleyenim yok. Dinleseler bile kimse sallamaz zaten. Herkes doğruyu görür, kabul eder ve hep yanlışı seçer içindeki şeytan yüzünden. Hani insanlık iyiye gitmiyor ya, bence sebebi daha kendi doğrularımızı bile kabullenemeyişimiz. Süper olmayan ben bile bu anlattıklarımdan yola çıkarak kendi doğrularıma uymuyorum! Doğruyu görüyor, kabul ediyor ve yine yanlışı seçiyorum. Hepiniz haklısınız!..

Reddedilince konuşmaktan korkar oluyorum. İstemekten de. Kadınlar benle hangi akla hizmet sevişiyorlar hala anlayamıyorum bu yüzden. Daha böylesine saçma çıkmazları olan bir adamı nasıl kabul ediyor vücutları kavrayamıyorum. Cevap basit. Herkes doğruyu görüyor, kabul ediyor ve yanlışı seçiyor. Her seferinde neden bu soruyu kendime sorduğumu da ben hala bilmiyorum…

14 Kasım 2009 Cumartesi

Sıkıntı

İnternet Problemim vardı...

Kurtuldum...