(Tarihi aşağıda yazmakta olan bu öyküyü burada paylaşmadığımı öğrenmem üzerine ekleme ihtiyacı hissettim.)
09.10.2009
S.’ye
Defterler
F. işaretlere
inanırdı.
Ulaşım aracından inip
evine gitmesi en fazla 20 dakikasını alacaktı fakat kendinde bir farklılık
hissettiği için eve değil de sürekli takıldığı R. adlı kafeye gidip, biraz
kitap okumaya karar verdi. Uzun süredir yakınlarda bir yerde varlığına inandığı
kadının, bu sefer daha da yakınında bir yerde olduğunu hissediyor gibiydi.
Çantasında
bulundurduğu ders kitaplarının arasına yeni bir kitap ekleme düşüncesi ise
kafasında, kafeye doğru giderken önünden geçtiği kitapçının kapısında belirdi.
Fazla düşünmeden içeri girdi. Diplere doğru ilerledi. Hep almayı düşündüğü
fakat bu kitapçıya her girdiğinde rafta göremediği kitabı rafta yine göremedi.
Aynı yazarın diğer kitaplarına ve oradan da diğer yazarların diğer kitaplarına
bakmaya başladı. Sevdiği başka bir yazar olan A.'nın N. adlı kitabına rastladı.
Kapak tasarımı hoşuna gitmişti. Sanki şimdi almazsa bu kitabı bu rafta bir daha
hiç göremeyecekmiş hissi içini doldurdu. Buna rağmen cebindeki paranın bu
kitabı alırsa kendisi ne kadar daha tok tutar sorusuna verebileceği cevap,
kendisini tatmin edecek uzunlukta değildi.
Kapağını çok sevdiği
kitabı rafına geri bıraktı ve şiir kitaplarının bulunduğu raflara yöneldi. Öyle
bir göz gezdirdi. Sonra hızlı adımlara dünya klasiklerinin bulunduğu rafa
yöneldi, kapağını sevdiği kitabı aldı ve ödemeyi yapmak için kasaya doğru
yöneldi. O sırada kitabı tuttuğu elini bir başka kitap rafının köşesine
çizdirdi. Bunu kitabı almaması için kendisine gönderilmiş bir işaret olarak kabul
etti ama umursamadı.
Z. işaretlere
inanırdı.
Henüz kasiyerin önüne
gelmemişti ki sırtına kadar uzanan kızıl saçlarıyla bir kadının kendisine
dikkatlice baktığını gördü. Gözleri kadının gözlerine takıldı. Sanki bir yerden
tanıyor gibiydi. Sanki çok daha önceleri konuşmuşlar gibi hissediyordu. K.'nın
kendisine baktığını gören kız utanıp başını önüne eğdi ve yanındaki arkadaşıyla
beraber arka tarafa doğru yürümeye başladı.
A., kasiyerin önüne
gelmiş ve sıraya girmişti. Ödeyeceği parayı hazırlamıştı fakat aklı kızıl saçlı
kadındaydı. Bir yandan ona bakıyor, bir yandan da sıra kendisine geldi mi diye
kontrol ediyordu.
Sıra kendisine geldi.
Kitabın parasını
ödedi.
Dışarı çıktı.
Dışarıdayken de bir
süre kitapçının büyük camlarından içeriye bakıp saçları uzun, boyu
kendisininkinden kısa olan kadına bakmaya çalıştı. Bir küçük silüet gördü
gibiydi ama ona ait olup olmadığından emin değildi.
F. işaretlere
inanırdı ama bu sefer onların peşinden koşmaya çekiniyordu; son sefer başına
gelenlerin kendisinden ziyade başkalarına da zarar verdiğini görmüş ve önlem
olarak hemen herkesten uzaklaşmıştı.
Yeni satın aldığı
kitabı çantasına atıp kafeye doğru hızlı adımlarla ilerledi. Kafenin dışında
bulunan masalardan birine oturdu. Bir kahve söyledi. Bir dal sigara yaktı.
Kitabını okumaya başlayamadı. Kalbinin hızı arttı bir anda ve kızıl saçlı
kadını düşünmeye başladı.
K. işaretlere
inanırdı. O kadın gerçekten "O" kadınsa, varlığını gerçek anlamda çok
yakından hissettiği "O" kadınsa, mutlaka yine karşısına çıkacaktı.
Mutlaka çıkacaktı. Hatta buna o kadar inanıyordu ki, bu ara sokakta, önünde
oturduğu kafede kitabını okurken, "O"nun yanından geçeceğinden dahi
emindi.
Kızıl saçlı kadın,
yanındaki arkadaşıyla beraber, o kitabına tam da ara verdiği anda bu ara
sokaktan, hemen önünden geçti gitti. İşaretlere inanmak, kişiye cesaret
vermiyordu belli ki.
A. kitabını kapattı,
tuvalete gitti ve işaretlere inanmaya devam etti.