1 Kasım 2008 Cumartesi

ağıt

oğlum;
sana bu mektubu bizim cehennemden yazıyorum. bir yaşıma daha gireceğim neredeyse. tabii bundan haberin yok senin. kronometreye erken bastığın için beni hep yakışıklı hatırlayacaksın. bizi bırakıp gittiğin yerde eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın. ama dur! sen hatırlıyor musun beni? peki sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun? ben yirmiydim tanıştığımızda. sen beni en son otuzbeşimde gördün istanbul'da. sonra sen kaş'ta öldün. o akşam aynı anda geldik antalya'ya. sen beni görmedin, ben sana bakıyorken. ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken, sen iyi ki görmedin beni. yoksa gözgöze gelir gülerdik, eskisi gibi. olmadık bir yerde gülerdik ya hani?. öyle olurdu yine. gözlerimizi kaçırırdık ciddiyeti bozmamak için. hani sahnede olduğu gibi. sen ağlarken bakamazdım sana sinirimi bozardın, gülerdim. çünkü sen her boktan şikayet ederdin oğlum. öyle çok şikayet ederdin ki, sonunda sıkılır gülerdim. sonra sen de sıkılırdın kendinden. başkası gibi olmak isterdin. mutlu olan bir başkası gibi, dert etmeyen biri. hani, benim gibi biri.

bir şey diyeyim mi sana oğlum? şimdi dönsen buralara. ne gidilecek bir yol, ne uğruna ölünecek bir kadın. her neyse... ama kadınları çok dert ederdin sen. ama onlar seni severdi oğlum. ama sen çok ağlardın onlar için. sevemezdin kendini bir türlü, onlar seni çok sevse de. senin gibi olmak istemezdim o zaman. daha çok sevin beni! daha çok gülün bana! beni daha çok isteyin! daha çok! ama seni en çok ben...

bir şey diyeyim mi sana oglum? şimdi dönsen buralara. ne gidilecek bir yol, ne uğruna ölünecek bir kadın, ne de sabaha kadar konuşarak sana vaad ettiklerim... kandırdım seni oğlum. parayı dert etme diye. yok öyle bir şey, başarısızlık diye. illa da başkası olmaya çalışma salak gibi. bir kadın için ölme diye... kandırdım.

artık umrunda değil mi bunlar? artık bozulmuyor musun bu işlere? aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa? o kadın için ölmez misin bir daha? ne var, bir kere daha ölsen? değmez mi o kadın buna? hani, hani değerdi?

çıplak ayaklarıyla yürürken mezarının üstünde keyiflenmeyecek misin toprağın beş karış altında? öyle de oldu zaten, vasiyet ettiğin gibi çıplak ayaklı kıza.

bıraktın değil mi oğlum? bıraktın, gittin. peki! ama ben buradayım hala. ben devam ediyorum. peki sen bakıyor musun bana oradan? gülüyor musun bana? sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum? beni daha çok sevin! bana daha çok gülün! daha da çok isteyin beni! beni daha çok özleyin! ama seni... seni en çok ben, ben! hayır ben çok değiştim oğlum. bir başkası değilim artık. vazgeçtim maymunların dünyasından. bıraktım alkışları, istemiyorum kahkahaları. istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak. işte belki de bu yüzden seni en çok ben... en çok ben özlüyorum! benim ölü arkadaşım..."

2 yorum:

Adsız dedi ki...

tek kelimeyle...

muhteşem...

Adsız dedi ki...

elimde sigaram, göz pınarlarımda bir damla yaş ile, dinleyerek süzüyorum ağıtın içimde yeşerttiklerini gerçek süzgecimden...