16 Ağustos 2010 Pazartesi

Realizm

Bugün işten çıktıktan sonra arkadaşlarla buluşup iki tek atmak için karar almıştık. Buluşma noktası iş yerime fazla uzak olmadığı için, diğerleri gelene kadar midemdeki açlığı bastırmak amacıyla yol üzerindeki bir fast-food'cuya girip patates kızartması söyledim. Yanına içecek almadım.

Oradan, mideme doldurduğum cipslerin ardından iki tek atılacağı mekâna girdim ve bizim elemanların konuşlandıkları masaya doğru ilerleyip boşta kalmış olan tek sandalyeye oturdum.

Havadan sudan muhabbetler, klasik faraza cümleler, kadın meseleleri, iş konuşmaları, biraz politika, referandum falan filan konuştuk. Tam anlamıyla zırvaydı hepsi. Çabuk sıkıldım aralarında ve iki tek'i attıktan hemen sonra çıkmam gerektiğini bildirip eve doğru yola koyuldum.

İş yeri - meyhane mesafesinde inat, meyhane - ev mesafesi biraz daha uzundu. Yıllardır arşınladığım bu kaldırımlar bu sefer daha da uzun gibi geliyordu ve bundan kurtulmak için daha hızlı yürümeye çabalıyordum.

Ama bu çabam, dışarıdan bakıldığında, pek de benim düşündüğüm anlamlara gelmiyor olmalıydı ki insanların gözünde, eve gitmeden önceki sondan üçüncü köşede bir grup genç -sanırım üç kişilerdi- önümü keserek şöyle dediler:

- Bayım, ne bu acele? Hem de sallanıyorsun? Bir şeylerden mi kaçıyorsun?
- Çekilin önümden, eve gitmeye çabalıyorum.
- Bu ne acele? Hele bi' soluklan bakalım.
- Size çekilin önümden dedim. Sadece eve gitmeye çalışıyorum hepsi bu.
- (Benim omuzlarımdan itekleyerek) Sana acelen ne dedik. Sanırım kaşınıyorsun ha?!
- Bana bir kere daha dokunursan parmaklarının hepsini keser senin kıçına sokarım!

O'ndan sonra ne olduğunu pek hatırlamıyorum ama birbirimize girdik, onu iyi biliyorum.

Sabahleyin uyandığımda etrafımda derin bir sidik kokusu vardı. İşe geç kalmış olduğumu düşünüyordum ama gözlerimin yanında belleğim de açılmaya başlayınca bunun endişelenmem gereken ilk konu olmadığına karar verdim. Çünkü nezaretteydim.

Ben tam olayların yavaşça farkına varmaya başlamışken bir polis memuru parmaklıkları açıp

- Gel, komiserim seni görmek istiyor.

dedi. Ben de uslu bir çocuk gibi o polisi takip ederek komiserin odasına girdim. Boştaki bir sandalyeye oturmamı söyledi: itaat ettim. Sorgu başladı:

- Dün gece ne oldu anlat bakalım.
- İşten çıktıktan sonra arkadaşlarla buluşup iki tek attık. Ondan sonra ben eve gitmek üzere onların yanından ayrıldım. Yolda üç kişi önümü kestiler. Onlarla kavga etmeye başladık. Sonrasını hatırlamıyorum.
- Adamlar senin şüpheli davranışlar sergilediğini söylüyorlar. O nedenle önünü kesmişler.
- Ben sadece evime varmaya çabalıyordum.
- Peki o zaman sana saldıran adamlardan birinin parmaklarını kesip sonra da o parmakları sahibinin kıçına sokmaya çalıştın?
- ?
- Cevap versene be adam?
- Elimde değil komiserim. Ben gerçekçi bir adamım.

Hiç yorum yok: