27 Şubat 2009 Cuma

Zoraki, fakat kaçınılmazdı bu

Evet, ellerim soğuk ve özellikle şu iki parmağım sigara kokuyor. O iki parmağım sıcak gibi. Gerisini kora da soksan ısınmaz. Kansızmışım.

Ama ben en çok ellerimi seviyorum. Bana her kızdığında ince ince dilimlemeye o ılık gibi iki parmağımdan başladığın, beyaz, yılan gibi soğuk ellerimi seviyorum. İlk ve son kez ellerimin zarif olmasına şaşmıştınız da ben hiç anlamamıştım. Küçükken tombik ellerimdeki çukurları da severdiniz, hatta üstüne çeşmeyi açıp minik çukurlara su dolmasına bile gülerdiniz. Cetvelle bile vurmadılar ellerime, bu yaşıma kadar hiç incinmeden ve gürültü yapmadan büyüdüler. Biri beni severse ve söylemezse ellerimin karıncalanıup ısınmasından anladım. Ellerim soğukken kimseye sarılmadım. Zaten ellerim soğukken üşümüyorum ki.

Ellerim kıymetli, pis işlerimize bulaştırmak istemiyorum hiç. İşte bu yüzden ellerimi kesiyorsun. Ellerimi kesiyorsun ve ben nefes alamadığımda göğüs kafesimi bile gevşetemiyorum. Kapıyı açıp kan sıçrata sıçrata kaçamıyorum. Senden kurtulmak için pis işlerini de yapamam ki ellerimi kesersen. Hoş, yine yapmayacağım. Yapmayacağım ve tartışmayacağım. Sabit fikirlerinle felç ettiğin ve felç eden zihninin çamurlu kıyılarına çekemeyeceksin beni. Kimsenin yoldaşlına, yandaşlığına da zerre ihtiyacım yok. İşine gelince sahneye sürdüğün yabanıl duygusallığını tekrar gözümüze sokacaksan insanlara hikayemizi baştan anlatmalısın. Onlara ellerimi kestiğini kendince yumuşatarak anlatacağını biliyorum. Belki de söylemezsin. Ben kimseye bir şey söylemedim, inan. Zaten söylesem de inanmazlar, ellerimi benden alamadın. Senin yanında hep buz kesmişlerdi ve kanamadılar. Dilimledin ama koparmadın. Korkuttun, zihnimi sakatladın ama aslında sen bile ellerime dokunmadın.

Çok fazla yara izi var. Eski, taze. Bence sizin sandığınız kadar kibar da değiller. Ama o her yaşımın profesyonel katili kadının kemikli ellerinden daha az ürkütücü. O kadının sevgi, şifa, neşe dağıtmak üzere yaratılmadığını oradan anlamalıydınız.

Kemikli eller yine geldi. Kayıtsızlığımdan donmuşlardı ve kadının sesi bit osuruğu gibi çıkmaya başlayınca gardımı düşürdüm. Gardımı indirdiğim son üç günde milyon kere ellerimi kesti kadın. Boğazıma gerilmiş sevimli fiyonkların çoğalmasına engel olamamamdan anladım. Ama nefes alabiliyordum, ciğerler sağlam. Belki bu sefer boğazımı kesmiştir biraz.

Öldüremeyecek kadar merhametli kadın, yaşamama müsade etmeyecek kadar da nefret dolu olsa gerek. Hala ölmemi istiyor musun? Gitmeme izin vermiyorsun, ölmeme izin vermiyorsun, yaşamama tahammül edemiyorsun. Küçük beynine kısa devre yaptıran ne?

Söz olsun, beddualarının duyulmayacağı kadar uzağa gideceğim. Gittikçe kaybettiğim saygı beni hafifletecek, çok hızlı olacağım, söz. Her sarhoş olduğumda salya sümük özür dilemek istediğim sendin belki. Kimlerin kafasını şişirmedim ki! Sadece hiç varolmamam gerçeğini ifade edebilecek kadar yukarı çıkaramadım şimdiye değin, ama içimdeydi hep o his. Pimine parmağımı takmıştım ve sen konuştukçaçekmeye çalışıyordum, gelmiyordu, çektikçe elim kesiliyordu.

Hep şaşırıyordum. Beni şaşırmak öldürdü. Aynı kelimelerdi oysa, aynı yerdi kestiğin. Daha çok acıyabilirdi belki ama şaşırtmaması gerekmez mi? Dün yine şaşırdım. Aynaya baktım, çok aptaldım. Bir şeyi ilk defa görmüştüm ve çok şaşırmıştım. Akmış makyajımın ıslak telvesini kurcaladı parmaklarım. Şaşırmamış gibi yapmaya çalıştıkça daha aptal oldum. Konuşmaya devam ediyorsun. Ben bir kere şaşırım mı bir daha seni duymuyorum ki!

Erkeklere saygı, hatta bu denli şefkat duyacağımı bilmezdim. Kadınlardan bıktım. Kadın olmaktan da.

Kimse bilmiyor. Anlatmaya tenezzül etmiyorum bile. Bir kadına yakışır şekilde işimi sessizce halletmeliyim. Sessizce siktir olup gitmeliyim, hatta bir ayağım bok çukuruna girmeli, ancak o zaman hayal güçlerini şöyle bir yoklarlar.

Bir daha ellerimi kesersen, kolumu koparıp kafana atacağım. Vahşetime tanık olmak bile öldürmeye yetecek seni. Nefes alamayan her yerimi bıçaklamadan son nefesimi vermeyeceğim.

Bunları yazarken kimsenin beni suçlayabileceğini düşünmedim. Lafı bu kadar dolandırmaya mecbur kılan dengesizlikler var hayatta. Kelimelerin dermanı yok. Ama kendimi yaksam, bıçaklasam, yaralasam, her sözcüğümü dikkatle hatırlamaya çalışırsınız, değil mi? Benim bile hatırlamadığım bağlantıları kurar, ilgilendiğim-ilgilenmediğim her yerden bana hak vermeye çalışırsınız.

Varolmanın utancını ezip geçebildikten sonra, hasta ruhlu olmak, günahkar olmak ya da şeytanın ta kendisi olmak koymuyor adama.

Hiç yorum yok: