2 Haziran 2009 Salı

Fikrim ve Karalamalarım

"sıvanmış fakat boyanmamış duvarlar boyunca geçerken kimsesizliğin önünden, mücadel etmenin tekenmişliğinden yapılmış bir yelek ile ısınıyordu sokaklarda titrek ve ürkek. mimozalar kokuyordu duvar diplerinde. hayatı boyunca hiç koklamadığı bir güzellikti burunun direklerini saygıyla yere eğen. şimdilik tebessüm etmek için elindeki tek sebebi buydu. sabit çakılı taşlar düzülmişti kaldırım yamaçlarına. onlara kayıyordu gözleri arada sıraada. standart bir ölçü birimi hesap edilmişti belli ki sütunların arasna. bel hizasından yukarı çıkmadan parlak taşlarıyla ne kadar kaçırmak istese de gözlerini elinde değildi bakmamak. parlaklaık insanı yutar gibi hapsederdi kendine. yaşanılan bir hipnoz anıydı tümüyle ve adımlar ne kadar düz ise her geçen sütuna kenetleniş o kadar fazlaydı. sendelemeden yürüdü kilometrelerce. ayaklarının ağrısı yoktu sanki. gözleri görmez oldu uzun süreler boyu ve devam etti. yol bitmiyordu. yürüdü hiç durmadan, etrafına bakmadan, görmeden, bilmeden, hissetmeden. karanlık çökünceye kadar yürüdü. hava karardı, parlaklık söndü. rengarenklerden küçülmüş gözleri pörlteyiverdi usulca. o kadar sindirmişti ki kendini bu uyuşmuşluğa hakikaten kör olduğunu fark edemedi bile. bir kenara kıvrılıp uyudu. uyandı sonra. gün doğmamıştı. tekrar uyudu. bir daha uyandı. hava halen karanlık. yine uyudu..."

altında mart 2008 yazan bir kağıt parçasından geçirdim bunları. anlamaya çalışıyorum şimdi beni bu hale getiren neydi diye. etrafıma bakınıyorum her zaman yaptığım gibi. bir sonuca ulaşamıyorum. mart 2008... belkide o gün vazgeçtim büyümeyi istemekten. o gün caydım birinden veya bir şeyden. ya da ilk o gün ağladım bir yerlerden ilk gidişimin ardından.

şimdi de bu yazdıklarına anlatmaya çalışıyorum aitlik kavramına dair iç burkan anları. yersiz ve yutsuzluğumu. karalamayı ilk okuduğumdaki içimde biriken ümitsizliğimi. sonumda diyorum ben bu sıralar, bir başkası değilim artık. ancak neden herkes ben?

Hiç yorum yok: