26 Eylül 2009 Cumartesi

Geri Zekalı Bencillik Sendromu

Öyle dalmışız ki rüyasına hayatın; kalkmak bir türlü işimize gelmiyor. Uyandırılalım da istemiyoruz. Başımızda durup bir yandan dürten ve diğer yandan da kalkmamız için seslenen herkesi itiyoruz bir kenara. Yalan uykumuz hoşumuza bekçi. Onun gittiği her yerde biz de varız. Gerçeğimizden ırak ve insanlı ezip geçercesine.

Öyle ya; hepimiz kusurlu yaratılmışız. Birimizin fazlalığı diğerimizin eksiği, çaresizliği, zaafı… Bir başkasının rahatça karşı koyduğuna biz asla itiraz dahi edememişiz. Farklı yaşamışız bu yüzden. Bizi biz yapan diğerlerinden farklı olanlarımızmış meğer. Ama neden farkları kabullenememişiz bir türlü anlamam. Kendimiz gibileri yaşamışız, hep aynı pencereden bakmışız dünyaya bizler gibi olanlarla. Doğrular zaten sorun ihtiva etmez de, yanlışı gören başkaları neden hep bize ters gelmiş? Başkasının penceresine oturup empati çiçeklerini koklamamışız hiç. Gün gelmiş, yanlış sandıklarımızla dolmuş dünyamız. Neye göre, kime göre yanlışlar? Yanlışlar yanlış mı daha kestiremeden hayatımızı daraltmışız. En bariz hata buradadır ki; daralttığımız hayat yine süregelen hayatımızmış meğer…

Doğruyu görmeyi neden sevmez insan? Şeytan dediğimiz bu kadar mı sarmış içimizi ki; yanlışlarımızı –ki onlardan da emin değiliz hani- doğru bilmişiz. Kalıplar oluşmuş kimi zaman. Önce kanırtan gerçekler gibi, ama sahte, sonra ise kabuk bağlamış kalıplar. Ne içeri sokuyoruz bir tutam gerçek, ne de dışına çıkarıyoruz bir gram isyan. Çünkü bizler dünyanın en yanlışlarıyız. Hataların kulu, köpeği! Gerçeği bağırana değil de bizim gibi hissedene dönmüş yüzümüz. Allah aşkına bizim gibi olanın bize verebileceği ne olabilir?

Kendimiz gibi olana sardık ya kendimizi kurtarsın diye: Bok kurtarır o bizi!

Aynı yoldan gelen iki araba nasıl olur da yolda yan yana ilerleyebilir ki? O kadar mı çift şerit benliğimiz, ya da içimizdeki otoban o kadar mı geniş? Mümkün olsa bile bunlar aynı yolun yolcuları birbirine ne verebilir aynı yolun getirdiklerinden başka?

Gerçeği haykırana kulağımız hep tıkalı. Aslında söyledikleri şeyler çok basit! Hata hatadır! Geçmiştir! Gereken dersler alınmışsa yeniden başlamamak için hiçbir neden yoktur! Hayatın olduğu her yerde umut vardır!

Yok biz salağız! Bu kesin! Kulağımız tıkalı doğru olana. Bakın işimize gelmedi duymadık yine! Üstelik sıkılmaya da başladık bu feryattan, yardın etme isteğinden. Üstelik karşılıksız da bu inat. Ama yok! Biz kendi bitmişliğimizi tercih ediyoruz! Biz insanlar acık çekmeye gönüllüyüz zira… Bencilce kendi acılarımız bile paylaşmaya ihtiyacımız yok. Aynı hataların içinde yuvarlanmak bizim sığlığımız olmuş…

Sıkıldım ben, Başımdan gitmeli bu hak sahibi! Mazeretim de yok kahretsin ki! O zaman soğutmalıyım kendimden. Uzaklaşsın bizden. Yokmuş gibi davranayım, araya set çekeyim, duvar düşeyim, olmadı okyanus aşırı gideyim. Sonra çare terbiyesizliği ele alıp tersleyeyim! Biz ne zaman görüşecektik? Ben bir mazeret uydurarak gitmeyeyim mesela? Evet evet… Böyle başlasın her şey. Nasılsa bende yanlış atadan gelme. Varsın bu seferde hata benim olsun. Zaten kimse mutlu edemez beni, bir daha döndüremez yüzümü güzel olana. Benim benden başka dostum yok. Bu Doğrucu Davut ta kim oluyor ki!...



Kaç zaman geçti aradan* ben neden hatalardan utanılacak bir haldeyim! Biz niye böyleyiz? Hep aynıyız? Hani sen bana yardım edecektin? Benim gibi olduğun için en iyi sen anlardın beni? Sende beni mutlu edemedin işte!..

Sesimi duyan var mı?





Not: Bu yazıda anlatılanlar gerçek hayat ile bağdaştırılamaz! Bu yazıda anlatılanlar, yazar kişinin hayal ürünlerinden öte gitmeyen olaylardan türetilmiştir! İnsanların doğru olan yollarını kendileri çiztikleri günümüz dünyasında yazıda aktıralanların hepsi kişilerin bireysel seçeneklerine haksızlık içerir nitelikte olduğundan dikkate alınmaması tavsiye edilir.

Dip not: Bu yazı rüştünü inkar için 5 gün bir kenarda beklemiştir. Ancak bu mümkün olmamıştır...

2 yorum:

malumafatrus dedi ki...

tüm bencilliğimle söylüyorum eğer bu yazı tamamen kenarda bekletilip blogda paylaşılmasaydı, çok yazık olurdu.

Yazının tamamı süper ama aşağıdaki paragraf apayrı. Birkaç kez okumak yetmez, gözümün önünde, elimin hemen altında yer almalı ki, arada aklımı başıma getirsin.

Öyle ya; hepimiz kusurlu yaratılmışız. Birimizin fazlalığı diğerimizin eksiği, çaresizliği, zaafı… Bir başkasının rahatça karşı koyduğuna biz asla itiraz dahi edememişiz. Farklı yaşamışız bu yüzden. Bizi biz yapan diğerlerinden farklı olanlarımızmış meğer. Ama neden farkları kabullenememişiz bir türlü anlamam. Kendimiz gibileri yaşamışız, hep aynı pencereden bakmışız dünyaya bizler gibi olanlarla. Doğrular zaten sorun ihtiva etmez de, yanlışı gören başkaları neden hep bize ters gelmiş? Başkasının penceresine oturup empati çiçeklerini koklamamışız hiç. Gün gelmiş, yanlış sandıklarımızla dolmuş dünyamız. Neye göre, kime göre yanlışlar? Yanlışlar yanlış mı daha kestiremeden hayatımızı daraltmışız. En bariz hata buradadır ki; daralttığımız hayat yine süregelen hayatımızmış meğer

peri.susamurum dedi ki...

gerçekten çok güzel olmuş ellerine sağlık