2 Ekim 2008 Perşembe

zaman ve umut ekseni....

kimi bir kaç küçük zaman birikintisinde kendini bulur bilinç denilen şey. bazen ise o özgürlük merakı yüzünden serbesttir vücudun içinde. böyle düşününce bunun neresi özgürlük demek geliyor insanın içinden. fakat bizlerde soluduğumuz bu gezegen içinde özgür olmaya çalışmıyor muyuz?..

kimi ne zaman olacağı bilinmeyen anlarda gidip gelir akıl. sağlıklı insan bünyesinde sadece ve sadece düşüncelerin beyine uyguladığı kısmi basınçta gerçekleşir bu durum. sağlıklı fikirler oluşturulamaz ve mantıklı cümleler kuramaz olursunuz. doğru olandan sapar beyin ve nereye gittiğini kendi dahi kestiremez. böyle düşününce o zaman sürekli düşünen ve kuran insanlar daimi delidir demek geliyor insanın içinden. yaşama için düşündüğümüzü varsayarsak, ne kadar sapsa da fikirler insanlar hayal ettikleri kadar yaşamazlar mı?..

kimi durumlar vardır zamandan çalan. bunlar genelde irade dışında gerçekleşenlerdir. bir ameliyat olursunuz. uyanmanız 12 gün sürer. uyandığınız zaman olacaklar konusunda kimsenin fikri yoktur. bunu sadece uyanan bilmektedir ki; o'nun farkında olduğu ve itaat ettiği şey sadece hayal ettiklerinden ibarettir. o anda kurguladığı her ne varsa doğruluğunu ve yanlışlığını kestiremez. çünkü, bilinç vücut içinde turistik geziye çıkmıştır. ağırlaşmış beden bir türlü kendi kendini götüremez olmuştur. böyle söyleyince görev yerini terkeden bilinç vücudu hantallaştırır ve serviş dışı bırakır dermiş gibi oluyor. ancak, yine aynı bünye değil midir, bilinci bulunduğu vücut içi kaplıcadan alıp iş başı yaptırması gereken?..

kimi 12 gün vardır uyansın diye içten dua ettiğimiz. o zamanlar inanmadığınız tanrı bile size o kadar yakın gelir ki şaşırır kalırsınız. bu sefer ise kendiniz çelişkiye düşersiniz. çünkü, beyin kısa devre yapmıştır ve çelişkiler ortalıkta cirit atmaya başlamıştır. siz inanmasanızda p çelişkilerden kalma izler beyninizin bir köşesinde her zaman bulunacaktır. olmayana inanmak gibi... böyle düşününce, inanmak için çelişkilere mi kapılmak gerek demek geliyor insanın içinden. hiç birimiz farkında değiliz aslında, inanç denen şey yokluğun duygy-usu değil midir?..

kimi uyanışlarda ise ne kadar rahat görünmeye çalışsan da içini tırmalayan bir kaç küçük pati umutsuzluğa erişmeye çalışır arkeolojik kazı hesabı...

tam 12 gün uyudu yengem. biz o 12 gün içinde gittik geldik kendi içimizde umutsuz antikorların peşinden. şimdi 6 gündür uyanık yengem. bizim içimizde yine aynı antikorlar, kötü niyetli bağışıklık binaları için kandan mütahitler arıyorlar. umutsuzluğa sürüklenmek insanı tüketir. böyle düşününce hani insan hayal edebildiği kadar yaşardı demek geliyor insanın içinden. fakat, hayal etmek için önce umut etmek gerekir...

ben, canlı şahidiyim bir insana hayat vermek isteğinin.
umutları köpürtür, baloncuklu sevgiler yaratırım.
sevgiler çoğalır, umut tuğlalaşır...
melek olurum kanatlarım içimde saklı.
ben hep sen olurum,
umutların benim içimde saklı...

Hiç yorum yok: