18 Ağustos 2009 Salı

Neden Beden

on Bir: İçtenlik

Sonunda biten bir gün elinde nihayet Çocuk’un. Biten ve yeterince sinir bozan bir gün. Öyle ki yaşadığı duygu yoğunluğundan zaman hızlıca akıp geçmişti. Bunun sebebi duygu yoğunluklarına teslim olamamak için kendini işine vermesi de olabilirdi. Belki de çok başka bir şeydi zamanın olağan hızından daha çabuk akıp gitmesi. Ancak artık bir önemi yoktu geçip giden dakikaların. Mesai bitmiş, herkes evinin ya da başka bir meşguliyetin, bir hat-yata gayesinin veya çok farklı ve bilinmedik bir şeyin derdine düşmüştü. Kimi acele ederken iş dışında farklı bir dünyanın kollarına atılmak için, kimi de Çocuk gibi hantal hareketlerle yoluna ilerliyordu. Gün içinde yaşadıkları Çocuk için yeterince büyük bir zihin yorgunluğu bırakmıştı bile bünyesinde. Dingin olsa da vücudu, aklı hükmettikçe tüm kaslarına yorgun gibi hissediyordu. Adımlarını en tembel halleriyle atarken hep bir ileriye, başı öne eğik ve düşünen bir haldeydi. Neye ne kadar daldığını bilmeden, aklının boşluğuna bırakmıştı kendini. Yanından süratine ayak uydurmuş yarı lüks otomobilin kornasını duymakta zorlanacak kadar içine gömülmüştü. Yanı başında sürekli klakson öttüren Efendi’nin arabası vardı. Siyah filmli açıldı ve Efendi Çocuk’un arabaya gelmesi için işaret etti. Olanı bir emi gibi algılayan Çocuk tereddüt etmeden arabaya bindi.

Küresek ısınmadan bir haber, kliması dondurucu soğukları insanın içine işletecek kadar kasıtlı bir abraya ve bünyeye sahipti Efendi. Onca sıcakta, arabanın içinde üşüdüğünün ve hatta titrediğini görünce Çocuk’un, nihayet dünyanın gerçekleri ile yüzleşerek arabanın klimasını kapatıp kendi tarafındaki pencereyi açtı. Yüzü solgun Çocuk’a kayıyordu ara sıra gözleri. Bugünkü suskunluklarının üzerine daha fazlasını koymaysa niyetli olduğunu anlamak hiç zor olmadı Çocuk’un. En iyisi lafa kendiliğinden girmekti. “Siz gitmeden önce Kız’a seninle oynamamasını söyledim!..” diye en orta yerinden başladı kelama.

Anlayamadı ilk anda Çocuk fakat idraki artık hiçte zor olmayan bir durum olduğundan içinde Kız geçen cümleler anlarmış gibi gözlerini Efendi’nin yüzüne kaydırdı. “Neden böyle dediniz?” diye sordu olanları biliyormuş havası yaratarak.

“Çünkü onun niyeti seninle gezip tozmaktı. Seni ciddiye almayacaktı.” dedi Efendi kendi düz mantığı ile.

“iyide zaten bende farklı bir şey düşünmedim hiç.” dese de içinden Çocuk, “Anlıyorum Efendi’m. Zaten milletin diline sakız olmuş bir durumdan meymenet beklenmezdi.” dedi en sakin tavrı ile.

“Ne O? Çabuk unutmuş gibisin…”

“Zaten Başkaları soktu aklıma Efendi’m. Yoksa biz arkadaş olabilirdik ne güzel. Demek ki; arkadaşlığını bile insanların gözü önünde yaşamayacaksın. Hele ki Kız gibi sıcak kanlı biriyle.”

“Sence Kız sıcak kanlı olduğu için mi bu dedikodular böyle yayıldı.”

“İnsanlar Kız’ı başka bir gözle gördükleri için böyle oldu Efendi’m. Bizler, bu şirketler içinde sürekli rekabet halinde olanlar birbirimize çamur atmak için yaşıyoruz sanki. Aslında sadece biraz insani yönden baksak olaylara her şey daha net olacak ve hiçbir dedikoduya gerek kalmayacak. İşte bu kadar basit.”

Efendi alması gerekenleri bir anda alıverdi Çocuk’un ağzından ve bir kez daha ona olan saygısı daha da belirginleşti. Bugün olduğu gibi, diğer personeline karşı Çocuk’u koruduğu her anda ne kadar haklı olduğunu bir kez daha yineledi. Göz ucuyla süzerken trafiğin müsait olduğu anlarda Çocuk’u aslında ne kadar üzgün ve buruk olduğunu fark etti. Sormak istedi, samimiyet sınırlarını genişletmek ona göre olamayacağından vazgeçti. Çocuk’un inmesi gereken uygun yere geldiklerinde yapabildiği ise sadece en samimi tavrı ile Çocuk’un elini sıkmaktı.

Arabadan inişinin hemen ardından isyan etmek geldi içinden Çocuk’un. Artık Kız ile ilgili duyduklarından ilk kez bıkmıştı. Yüzü ekşidi, beyine yapılan bu hücumun anlamsızlığını vücudundan atmak istercesine ağlamak istedi. Fakat bu sefer yapmamalıydı.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

neden olmasin:)