29 Temmuz 2009 Çarşamba

Neden Beden

Bir: Ruya

Uçurumun kenarında. Derin bir nefes çektikten sonra göğüs kafesini ileri doğru itti. Tüm bedenini sarmalasın istiyordu rüzgar. Başını öne uzattı biraz daha. Yükseği hissetmek, kuş olmak ister gibiydi. İyice ilerledi vücudu boşluğun dip kenarlarına. Ayak parmakları boşluktaydı şimdi. Kollarını açtı iki yana. “İşte!” diye mırıldandı tüm heveslerin hazzına vakıf. Gülümsüyordu gözleri kapalı. Son bir refleks ile bedenini biraz daha ileri itti. Dibi görünen boşluğa bıraktı kendini rüzgarın son kurnaz darbesinin etkisinde. Uçuyor muydu ne!..

Saatinin sesine uyandı çocuk. Gözleri tavana dikilmiş sesin nereden ve neden geldiğini çözmeye çalıştı ilk bir kaç saniye. Evinde, yatağında ve kalkma vaktinin gelip çattığını anladı çok geçmeden. Kollarının tıpkı rüyasında olduğu gibi iki yana açılmış olduğunu fark etti. Düşerkenki o ince sızının aynısından yine vardı bacaklarında. Aynı mutlu yüz ifadesi çehresine dolanmıştı. Aynı kalp atışları ile sanki boyutlar arası bir mekan kayması yaşamış gibiydi. Rüyasında hissettiklerinin bire bir kopyası sinmişti özüne. Boş gözlerle tavana bakarken vücudunda buluşturdu kollarını. İçine günlerden beri baş göstermiş yürek sızısı güne başladı. Kaç gün oldu hatırlayamadı ilk anda hissettiği acıyı. Sonra boşverdi. Ne önemi vardı duvarlara yangının harlanma çiziklerinin atmanın. Zaten bugün unutma günü değil miydi…

Hiç yorum yok: