23 Temmuz 2009 Perşembe

Sıradan veya Sıradışı

Onüç: Özlem

Bir süre numaraya bakakaldı. Eline bakarken aklına gelenler geçmişteki bu türden tecrübeleriydi. Bu türden akşamlardan sonra eline veya kağıda yazılı olarak aldığı numaraları aradığında gelişen hiçbir insani ilişkisi olmamıştı. Ama dün akşam başkaydı sanki:

Loş bir ışık: Hemen hemen her barda olduğu gibi. Dış kapıdan bara gidene kadar inilmesi gereken tamı tamına kırk merdiven: Üşenilmemiş, sayılmış kırk basamak. Dibe vurmak için gidilen bir yerin de dipte olması: Akılda kalması gereken ayrıntı. İç kapıdan girdikten sonra karşına dikilen kolon: Salonu masalar ve bar şeklinde ikiye ayırıyor. Ve o beş harfli: (adının hâlâ aklına gelmemiş olmasına sinir bozucu) Masalar ile bar arasında seçim yapmasını sağlayan.

Bardaydı. O da bara doğru yöneldi. Hatunun oturduğu sandalyenin iki yanındaki sandalyeye oturup bir tekila istedi. Hatun bira içmekteydi ve istenenin tekila olduğu bu durumda isteyeni merak etmiş olacak ki kafasını soluna çevirip baştan ayağa bir süzme eylemine girişti. Hatunun eteğinin rengi belli olmasa da şekli belli oluyordu: kısa, pilili. Makyaj: aynı karanlık ortamın gazabına uğrayarak kendini ele vermiyordu ama koyu tonlar seçilmiş olduğu belliydi. Dekolteli bluzu ona pek bir yakışmıştı ama emanet gibi duruyordu. Sanki sürekli giydiği bir elbise değildi. Önünde duran 50'lik bira bardağı ise tahminine göre ilk değildi. Hatunun da kendisini süzdüğünü fark edince daha dik durmaya çalıştı: kadınlar kendine güvenen erkeklerden hoşlanırlar. Kendine güvenmesen bile güvenirmiş gibi görün.

Gelen tekilaya tek dikişte dipledikten sonra kendinde hatuna yaklaşma cesareti buldu:

- Görünüşe göre bira ile aran gayet iyi.

- Evet, insanların olduğu bu dünyada güvenebileceğim tek varlık. eninde sonunda sarhoş etmesini biliyorlar.

- Birayla bu uzun zaman alıyor olsa gerek.

- Harcayacak zamanım çok!

- O zaman benimle de harcayabilirsin?!


Hatun bu teklifi ilk başta duymazdan gelse de aklındakilerden kurtulmak için başka bir vücudun işe yarayabileceğini de düşünmeden edemiyordu. Peki bu tedavi ne kadar işe yarayacaktı? Günü kurtarmak ne kadar anlamlı bir çözümdü? Yarın uyandığında yine aklında olacak olanlar şimdikilerden çok daha mı farklıydı sanki?

Hepsinin cevabını elbette biliyor ama o âna kadar aldığı alkolun etkisiyle (hatırladığı kadarıyla bu yedinci birasıydı ve bu da bitmek üzereydi) kendini birisine teslim etmek de ona cazip geliyordu.

- O zaman götür beni buradan!

- Peki ama nereye gitmek istersin?

- Eninde sonunda sevişeceksek ne fark eder?

Bu cevabı beklemeyen adam, içinden geçenin bu olduğunu bilmesine rağmen bir an kendisinden utandı. Her tanıştığı kadının hayatının kadını olma olasılığını göz ardı edememesinin bir sonucuydu bu. Herbir kadına samimi yaklaşmayı denemiş ama aslında amacının onlarla tek gecelik ilişkiler kurmak olduğu fark etmişti. Bu özelliğinden tiksiniyordu. Utancı da yavaşça mide bulantısına dönüşmeye başladı ve o anda kendini, hatundan daha sarhoş hissetti.

Adam aldığı bu cevabın etkisiyle hem hatunun hem de kendi tek tekilasının parasını ödedi. Hatunun koluna girdi.

- Kendim yürüyebilirim, bu kadarcık içki bana bir şey yapmaz.

Hatunun kolundan çıktı. Bu giriş-çıkış da onu rahatsız etmişti ama daha ziyade o kırk merdiveni nasıl çıkacağı ve hatunun kendisini neden bu kadar terslediğine duyduğu merak bu etkilerin hepsini ortadan kaldırıyordu.

İlişkileri böyle başlamış, daha sonra bir dans kulübüne gitmişler, orada hatunun kendinden geçercesine dans ederken, kendisi sadece yanında tempo tutmakla yetinmişti. Ezelinden beri dans etmeyi sevmezdi ama edebilmeyi dilerdi içinden.

Adamın arabasıyla onun evine geldiler -hatırladığı kadarıyla numarayı da arabada almıştı. Yoksa hatun mu vermişti?- fakat o sırada ne olduysa oldu ve hatun birden parlamaya başladı. Bir başkasından bahsediyor, deli gibi ağlıyor, çıkarmaya başadığı elbiselerini tekrar giymeye başlıyor ve arada bir de adam küfrediyordu:

- Ya sen kimsin ya? Ne cesaretle beni evine getiriyorsun? Burası da ev mi Allah aşkına? Sen bir de Emre'nin evini görsen. (Gerginliğinin adını öğrendi.) Her şey bir düzen içinde. (Düzene karşı bir eğilimi var.) Bu dağınıklığın da hayatın da amına koyim ben ya!

- Bir arkadaşımın bir lâfı var: "Yapabileceğin küfürleri et!" diye.

- Arkadaşının da amına koyim, senin de amına koyim, Emre'nin de amına koyim...

Küfürler devam etmeye meyilliyken hıçkırıklar bir es verdirdi.

Numaraya bakarken bütün bunların etkisiyle gözlerinde bir sululuk hissetti Samet. En son ne zaman bir kadın kendisi için bu kadar yoğun şeyler hissetti acaba? Peki ya kendisi en son ne zaman bir kadın için ağladı? O anda yaklaşık 5 yıldır hep aynı kadına ağladığını hatırladı, gülümsedi. Onu özlediğini fark etti.

- Evet, beş harflinin adı Özlem'di!

Koşar adımlarda cep telefonuna gitti. Hatunun adını hatırlamak ona bir anda cesaret vermişti.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

düzeltmeye olan katkılarından sebep betül'e teşekkürlerimi sunarım. :P

Adsız dedi ki...

"ne önemi var, ufak tefek şeyler bunlar" der havamı da atarım:))
her zaman bekleriz efendim;)