19 Temmuz 2009 Pazar

Sıradan Veya Sıradışı

On Bir: Yoklama Çekmek

Daha kaç kişi bugün tembellik isteği ile yanıp tutuşuyordur acaba? Çalışmadan öylece geçen boş beleş bir günün olmasını temenni edenler kendilerini bu doğrultuda hangi planların içine sürüklemiştir? Hastalık bahaneleri, önemli banka işleri, ailevi sebepler? Bugün birini denemeye kalksa mesela Ferit hangisi en başarılı olurdu? Aile yok, banka hesaplarını takip etmeyi sevmez, eğer hastaysa zaten işe gelmesi saçma. Bahaneler kendi kendilerini çürütürken teori hallerinden çalan telefon dalgınlığın da, bahanelerin üretim merkezinin çalışmalarına da son verdi. İsteksizce kulağına götürdüğü telefonun ahizesinden seksi olmaya çalışan fakat beceremeyen bir kadının sesi çınlamaktaydı.

“Efendim… Teşekkürler sekreter hanım, siz?.. İşler ya, değil mi!.. Evet dinliyorum… Şimdi mi?.. Neden belitti mi?.. Peki madem hazırlanıyorum ben o zaman… Ancak biz okula öğleden sonra diye bildirdik… Haklısınız, kaymakam beyin takdiri… İyi günler sekreter hanım!.. Yok bu aralar dışarı çıkmaya niyetim… İşlerim başımdan aşkın, başka zaman inşallah… Size de iyi günler!..”

Telefonu kapatır kapatmaz derim bir oh çekti. Sekreterin imalı ve istekli cümlelerine daha fazla maruz kalamazdı. Telefonu kapattığı için çok rahattı o anda. Oysa ki: “Siz seksi olmaya çalıştıkça daha da itici oluyorsunuz! Bu yüzden size el sürmek değil, sizi elden çıkarmak istiyor herkes!” demek istiyordu hep. Ancak, çekingenlik bütün mümkünleri imkansız kılmaktaydı o an için. Bu yüzden yapacak tek şey telefondan gelen tüm direktiflerin harfiyen yerine getirilmesiydi. Kalemlerinin arasından bir kalem seçti bunun için Ferit ve çekmecelerinin en üst gözünden bir ajanda alıp odasını derhal terk etti. Artık kötü geçeceği belirgin gün için daha fazla isyan etmenin bir anlamı yoktu.

Binanın girişine geldiğinde peşi sıra binayı terk etmek üzere olan kaymakamı gördü. Artık refleks haline gelmiş esas duruşu takındı ve selamlaştılar. Makam aracının afili parıltıları eşliğinde kendini bir halt sanarak bindi arabaya. Bu kaymakamın nezaretinde sadece kendini tatmin etmek için içine düşülmüş bir davranıştı. Araba asfaltlar boyu ilerlerken kaymakamın dakika başı çalan telefonunun gürültüsünde söndü tüm havası kısa sürede daha ne olduğunu anlamadan. Bulunduğu yeri bir an için unutmak istese de, hatırlamasını destekleyecek bir sürü dolaylı destek hazırdı her an.

Kısa bir yolculuğun ardından okula geldi kaymakam ve Ferit. Tüm okul idaresi şaşkın bir şekilde konuklarını karşılamak için peşi sıra çıktılar kapıdan. Sıra ile tokalaşıp hal hatır cümleleri kurdular. Eğilip bükülmelerle birlikte yağcılık da doğru orantılı bir şekilde artıyordu. Okulun koridorlarında yürürken neredeyse ayağının altında paspas olacak bir okul idaresi ile baş etmek ne iç daraltıcıydı. Kaymakamın anlık reflekslerine odaklanmış kalabalık, sanki anlaşmışçasına durdu kaymakamın yürümeyi kestiği anda. Ferit’e döndü kaymakam ve “Siz öğretmenler ile görüşün. Toparlansınlar ve ders arasında görüşelim.” dedi kibar ve otoriter bir ses ile.

“Peki efendim!” diye yanıt verdi Ferit ve durumun ehemmiyetini anlayan bir müdür yardımcısı nezaretinde öğretmenler odasına doğru yürümeye başladı. “öğretmenlerinizin hepsi burada mı?” diye sordu Ferit yanında koşturmaca halinde kendisine ayak uydurmaya çalışan müdür yardımcısına.

“Biri hariç herkes burada beyefendi.” diye cevap verdi müdür yardımcısı telaşlar içinde.

İrkildi bir an Ferit. “Hangi eksik öğretmendir bu?” diye sordu.

“Yeşim hanım. Kendisinin öğleden sonra dersi olduğu için henüz gelmedi.”

“Peki biz size bugün teftişe geleceğimizi haber vermedik mi?”

“Evet, öğleden sonrası için söylemişsiniz.”

Ferit’te yola çıkana kadar öyle sanmaktaydı. Yine de bozuntuya vermemek ve kaymakamlık makamına haksız konuma düşürmemek için: “Teftiş bu Beyefendi! Ne zaman yapılacağı normalde söylenmeyen teftişlerden üstelik! Siz dua edin biz bugünü ve kaymakam beyin neler istediğini haber verdik. Ve bu isteklere öğretmen kadrosunun tamamının görevi başında olması da dahil!” dedi gayet öfkeli.

“özür dilerim ama sizin mevkiiniz nedir?” diye sordu altta kalmamak için müdür yardımcısı.

“ben sizin yerinizde olsam benim kariyerimi değil de bu durumu soracağı zaman kaymakam beyin ne kadar sinirleneceğini düşünürüm!” diye yanıtladı Ferit, yine aynı öfke ile. Zaten kaymakamlık içinde sadece teftişlerde görevli basit bir memur olduğunu anımsamak lafı bastırmaktan başka çare sunmamıştı o anda.

Hiçbir söz söylemeden öğretmenler odasının kapısını araladı müdür yardımcısı önden. Ferit odaya adım atar atmaz ise odadaki herkese takdim etti kendisini ve bir köşeye çekildi sessizce. Ferit’in öğretmenler ile konuşma tarzının etkinliğini gördükçe ona karşı cümle kurmanın ne kadar başa bela olacağını düşünmeye daldı bir anda.

Sohbet koyulaşmaya başlamıştı yavaşça. Ve beklenenden erken kaymakam geldi odaya. Oturanların tümü saygı gereksinimi ayağa kalktılar. Ufak bir merasimin ardından kaymakam Ferit’in kulağına eğildi ve “Herkes tamam mı?” diye sordu.

Tam kulağına eğilmiş konuşan kaymakama yüzünü yanaştırırken, köşede korkusunu yüzüne vuran müdür yardımcısına ilişti gözü Ferit’in. Günün kötü gidişatını kendi elleriyle bozmak için tek fırsattı beklide bu an. Mikro saniyeler içinde düşünüp tek cümle cevap verdi.

“Tüm öğretmenler burada efendim…”

Hiç yorum yok: