30 Temmuz 2009 Perşembe

Sıradan veya Sıradışı

On beş: Tercihlerimizin çoğu bizim değildir aslında.

“Lisede bölüm seçerken de böyle kıvranmıştın.” dedi kendi kendine. Genelin seçtiğinden farklı olanı seçmek istemesi babasının gözünde kolaya kaçmaktı. Babasının farklı ve çoğu zaman bunaltan bir mantığı olmuştu. Ve o ne kadar eleştirirse eleştirsin bölüm seçerken olduğu gibi en önemli yerlerde hep boyun eğmişti bu mantığa. Bu yüzden istediği yerde olamamıştı genelde. Bulunduğu yerlere ayak uydurmuştu elbette ama buruk bir tarafı vardı her zaman. En kötüsü gitmesi, dur demesi gereken zamanı asla bilememişti. Şimdi babasından çok uzaktayken bile onun mantığının esiri olduğunu hissediyordu.

Belki’ lerin baş döndürücü bir cezbediciliği, hiç bilinemeyeceklerin ayrı bir yeri vardı ruhunda. Bu kelime yaşanamamış iyilerin belirteciydi. Bu anlamı yükleyenin kendisi olduğunun farkındaydı ama artık ağırlığı altında eziliyordu o anlamın. Bir süredir yaşadıkları onu fazlaca boğuyordu ve o uzun zaman önce yaptığı seçimlerinin peşine düşmüş, farklı tercihler yapsaydı ne olurdu sorusunun cevabını düşünüyordu. Ve elinde olsa yaşanmış en güzel günlere rağmen farklı bir yolu seçerdi biliyordu.

Kafasında dönüp duran tek düşünce kapıyı vurup çıkması ve bir daha asla geri dönmemesi gerektiğiydi. O kadar yoğunlaştı ki düşünceler rahatlamak için kafasını suya sokup çıkardı. Gereklilik daha iyi bir yer edindi beyninde... Yine de biliyordu gitmeden önce konuşmadan edemeyecekti ve bu yüzden de gidemeyecekti. İradesizlik, hastalık, saplantı... O’na karşı içinde bulunduğu durumu açıklayan bir tek mantıklı kelime kalmamıştı. İnsanın durumunu bilip buna bir dur diyememesiyse büyük bir işkenceydi.

Kafasını tekrar suya soktu, gözlerini kapadı ve iyi ya da kötü bir sonuca ihtiyacı olduğunun ayrımına vardı. Saçlarını kurularken en azından o eve gitmeye, güçlü görünmeye ve arkasını dönüp gidemese de kendisini yaşanacakların akışına bırakmaya karar verdi.

...

“Dilşa! Dilşa bekle konuşalım!”

Kapıyı çarpıp çıktıktan sonra kendisiyle savaşmaya başlamıştı. Neden zili çalmadığını, o anahtarı binbir zahmetle aramaya neden katlandığını kendisine açıklayamıyordu. Evet biliyordu gördükleri asla geri dönülemeyecek bir yola sokmuştu onu. “Ben bunu haketmedim!” diye çırpınıp duruyordu merdivenleri inerken. Kendisini arabaya attı, bir kaç sokak ilerledi ve durdu.. Aylardır ağlayamıyordu ve kriz bu sefer nasıl gelecek diye düşünmüştü defalarca kez. Çok ağır gelmişti ve deli gibi titreyerek ağlamaya başladı. İçinde çok uzun bir zaman daha devam edecek bir hesaplaşma başlamıştı ve o hesaplaşma bitene kadar bir daha ağlayamayacaktı. Birikenler ve daha sonrası için saklananlar bir anda aktı...

“O kapıyı çarpmalıydım ama bu şekilde değil.”

Hiç yorum yok: