29 Temmuz 2009 Çarşamba

Sıradan veya Sıradışı

On Dört: Yeni Umutlar

''Ben hep doğruyu söylerim, yalan söylediğimde bile...''

''Amına koyim böyle günün! Bütün aksilikler beni bulur zaten!''

Küfrede küfrede yürüyordu. Biraz önce gülümsemeyi başarmıştı. Ancak arabanın içinden sanki hayatın anlamını bulmuşcasına fırlayıp ona sarkan adam yüzünden gene sinirleri bozulmuştu. Hepsi aynılar diye düşündü... Aramamıştı... ''Emre'den bu yana doğal görünen biri vardı karşımda. Gerçi Emre de içten görünüyordu ama beni o şıllıkla aldattı! Yok, bu erkek milletine güven olmaz...''

Bu sinirle iş görüşmesine gidemezdi. Zaten çok da istediği bir iş değildi. Yapması gerekeni biliyordu. Eline kavunlu dondurmasını alıp deniz kenarında bir yerlere gitmeliydi... Nitekim yaptı da. Son zamanlarda bunu alışkanlık haline getirmişti. Bir diğer alışkanlığı ise hayatı hakkında yalan söylemekti. Ama bu yalanlara kendisini de inandırıyordu. Dün gece de yapmıştı işte... Daha yeni tanıştığı adama güçlü kadın ayakları çekmek için türlü yalan uydurmuştu. Ama alkolün etkisinden kurtulamamıştı. Bir ufak kıvılcım içindeki duyguların ortaya çıkmasını sağlamış, Emre'yi hatırlatmıştı. Adam yine de kibardı ona karşı... Ama bu sadece tek gecelik bir şeydi...

Huzuru bulmuştu gene bu sahilde. Sessizliğin ortasında bir telefon sesi yankılandı. Kalbinde sevinç ve acı karışımı bir şey hissetti. Telefonuna baktı... Evet, oydu...

Hiç yorum yok: