10 Temmuz 2009 Cuma

Nedensiz Bedensiz

On Üç: Son

Kimin ne önemi vardı artık? Kim ne kadar veya ne birim edebilirdi? Tüm erkekler aynı değil miydi zaten? Evrimleri ve güdüleri gereği bırakabildikleri kadar döl bırakırlardı dünyaya. Gerisi onlar için önemsiz ve boştu. Her aldatılma olayından sonra hortlayan bu feminist ruh, Adam’ın yanından döneli saatler ve gidişinin ardından sadece dört gün olmasına rağmen arkasındaki masada kimliği belirsiz Biri ile fingirdeyen Çocuk’u gördükten sonra kendini daha da yırtıcı bir kıvama getiriyordu.

Küçük bir an için kafasını çevirip Kız’ın bakışlarını fark etti Çocuk. Başı ile selam verdi Kız’a ve tekrar Biri’ne dönüp önce önünde duran alkol güdümlü bardağı kafasına dikledi ve sonrasında Biri’nin yüzünü okşayarak tatlı tebessümler yaratan cümleler kurmaya kaldığı yerden devam etti.

Oysa ki; sadece küçücük bir ihtimaldi Kız’ın Çocuk ile yeniden deneme fikri. Önce nedensiz sordu, sonra merakına yenik düştü ve merakla karışık küçük bir kıvılcım hissetti Çocuk’a yönelik son olarak. O da gördüğü manzaraya alık alık bakarken daha da belirginleşti ve bakışlar boyunca kendini çözerek imha etti. Düşünmeye koyuldu Kız. Yaptığı şeyler, aldığı kararlar hata mıydı? Yoksa doğru olan o muydu da insanlardan bir ayar sıkıntısı vardı? Cevap bulamadı o an içerisinde de, o andan çok çok zaman sonra da.

Tüm bu kararsızlığın sonunda aşka tövbe etti. Hatta konu ile alakalı şarkılar dinledi akrep yelkovan ilişkisinin hırçınlığı içinde. Aşksızlık ile ilgili kitaplar okudu, melankoli içerikli her faaliyete dahil oldu. Sıkıldı ve yine aşkı özledi. Va hatta Çocuk’un son haline kadar geçen süre kadar kısa bir zamanda, eski sevgilileri özleyip, başkalarının ilişkilerine imrendikten hemen sonra bir Kişi ile tanıştırıldı yine bir masada. Kişi Kız’a yönelikti tüm sohbet boyu. Esprilerin, iltifatların ve entelektüel kasılmaların merkezinde hep Kız vardı. Tüm bunların farkında olan Kız geçmişi formatlarcasına hızlı sildi her şeyi. Bir tek Kişi ne yemin bıraktı, ne de insanların acılarına dair basit bir kalıntı.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

bu mudur? :)) daha uzun soluklu hikayelerinizi bekliyoruz efendim;)

Empyrean dedi ki...

her gün görebildiğimiz karakterlerden oluşan bir hikaye olmuş efendim. kızın karışıklığı, sevilmeme korkusu... her kız benzerlerini hissetmiştir. bu hikayedeki gibi olmasa da bazen, hep vardır o düşünceler. ama yine de burdaki kız gibi gözlerini kaparlar. çünkü aşk gözlerini kapayıp hızlıca dönmek gibidir. dönerken gözün hiçbir şey görmez, sadece zevk alırsın; ama kendini çok kaptırıp kontrolsüzce dönersen dengeni kaybedip düşebilirsin. peki ya adam'a ne demeli? adam her ne kadar aldatsa da içinde hala ama hala bir tereddüt var. bu yüzden ki sevgilisinden ayrılmayı istemiş. bu da aslında herkeste olan bir şey. yani iyiyi de kötüyü de seçsek hep diğer taraf için içimizde bir korku olur. ve çocuk... sanki saf tarafımızı simgeliyor gibi. kırılsa da üzülse de hala başkasını düşünüyor. saygı duyuyor daha önemlisi. karşısındakinin seçmesine izin veriyor. ve hikayemiz sıradan insanlarda olduğu gibi sıradan bir şekilde bitiyor. ki böyle de olmalı... çocuk, adam, kız hepsi kendi benliklerini devam ettiriyor. her zaman olduğu gibi... tebrik ediyorum gerçekler için.