31 Temmuz 2009 Cuma

Sıradan Veya Sıradışı

On Altı: Seri Tesadüfler ve Ferit

Tesadüfün böylesine ancak gülümsenirdi. Sen git koca şehirde okuluna teftişe gideceğin kızın arabasına bin. Üstüne bin defa rezil ol. Ama nihayetinde intikamını da al… Aklının bir köşesinde bunları düşünerek mesai merkezine dönen Ferit akşamı gündelik bir telaşla içinde beklemeye aldı. Sakindi ve kalbinde ufacık bir heyecan kırıntısı bile biriktirmeye niyeti yoktu. Her gün nasıl geçip geceye devroluyorsa bugün de diğerlerinden farklı olmuyordu. O siyah ve ihtişamlı makam arabasının ön koltuğunda kaymakamının vaazlarını dinlerken sükutunun bu denli ortalıklarda olacağını hiç düşünmezdi. Halsizmişçesine içinde gelişenler şaşırtmıyordu bile da Ferit’i. Kendini kaybetmemek ve ruh halini belli etmemek için en üst amirine vaaz da söylenen birkaç cümleye kulak asıyor ve sallabaş bir görüntü çiziyordu. Bunca bürokrasi kimin umurunda!..

Odasındaydı nihayet. Birkaç evrak ve okunması için fosforlu kalemle üstü çizilmiş metinler gelmişti masasına. Çaresizlikten çalışma şevkine bürüdü kendini. Çalışmaya başlamadan önce son bir telefon görüşmesi yapmak istedi. Cep telefonunda Özlem ismine kayıtlı numarayı aradı. Meşguldü karşı taraf. “Lan Özlem! Zaten ne zaman arasam ya kapalı ya da meşgul! Herkes ulaştı sana bir ben geri kaldım!..” diye söylendi kendi kendine. Uzun zamandır göremediği biricik arkadaşının sesini beşinci aramadır duyamamıştı. Gün içinde süregelmiş tüm tesadüfler gibi Özlem ile karşılaşmasını veya konuşmasını başka bir tesadüfün kollarına iteleyip kendini işine verdi.

Birkaç evrak, az biraz incelenen metin… Biri çaktırmadan dürtmüş gibi hissetti odağının işi olduğu bir anda. Odasını gözden geçirdi. Yeni olan tek şey az önce istediği ve içindekini içip bitirdiği boş çay bardağıydı. Onun dışında hiçbir şey yoktu dikkat çekici. Gözlerini kısıp çay bardağına baktı. Uyarılmışçasına sayıklamaya başladı:

“Lan benin akşama bir randevum var!”

Beden kendini durgunluktan kurtarmak istiyordu. Beden hiç bu kadar sabitlememişti kendini ya, şimdi adrenalin pompalayarak oda içerisinde volta atmaya başlamalıydı. İş, güç ne varsa bir kenardaydı. Saate baktı. Öğle yemeği zamanının yaklaştığını gösteren dilimler içerisindeydi dakikalar. En iyisi bir yemek yemeli ve bu heyecan silsilesini yemek masasında bırakıp çalışmaya devam etmekti. Çok fazla kendini kasmadan odasından çıktı ve binadan dışarı vurdu kendini. Duvar diplerinde ciğerci kedileri gibi sigara içenlerin yanından geçti ve ucuzcu bir restoran bulmak üzere kendini şehrinin tozuna bıraktı. Ceketinin cebinde kalan aksilikler zincirinin sorunsallarını fark etmedi bile.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Hehe, bunu sevdim :)